Şeker hastalığı (diyabet), pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi ya da ürettiği insülinin kullanılamaması durumunda gelişen bir hastalıktır.Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere bilinen iki önemli türü vardır. Her ikisi de uygun olmayan şekilde yüksek kan şekeri düzeyleri (hiperglisemi) ile nitelendirilmektedir.
Tip 1 diyabette hasta insülin hormonunu üretemezken, Tip 2 diyabet hastaları insülin üretir ancak bunu doğru şekilde kullanamaz. Diyabet hastalarının yaklaşık yüzde 90'ı Tip 2 diyabet hastasıdır.
Diyabetin nedenleri birden fazladır ve hem genetik, hem de çevresel faktörler bu gelişime katkıda bulunur. Tip 2 diyabette genetik yatkınlık çok güçlüdür ve beslenme, hareketsiz yaşam ve aşırı kilolu olmak gibi çeşitli çevresel faktörlerin de kişinin diyabet riskini artırdığı bilinmektedir.
Kontrol altında tutulamayan şeker hastalarında ağız belirtileri yıkıcıdır. En sık rastlanan ağız içi bulgular: kemik erimesinin eşlik ettiği ve iltihabi dişeti değişimlerinin görüldüğü dişeti hastalıklarıdır. Ayrıca tükürükte azalma, tükrük bezlerinin fonksiyonlarında bozulma, bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonların da artış, çürük, tekrarlayan abseler, diş kaybı, tat bozukluğu..vb görülmektedir.
Dişeti hastalıkları Diyabet’in 6. Komplikasyonu olarak kabul edilmiştir. Çeşitli hastalıklara karşı kişinin direnci azalmıştır.
Diş Hekimi için önemli olan hususlar ise;
Öncelikle en uygun kan-glikoz seviyesine ulaşmaktır. Açlık kan şekeri sağlıklı kişilerde 90 mg/dl altında, Tokluk kan şekeri ise sağlıklı kişilerde 2. saatte 140 mg/dl nin altında olmalıdır. Bu hastalar düşük risk grubu olarak değerlendirilir. Her türlü diş tedavisi, belirtilen prensiplere uymak kaydıyla yapılabilir. Bazı kliniklerde Diş hekimi hastanın parmak ucundan bu ölçümü kendisi yapabilir. Kandan bakılan üç aylık şeker ölçümü olarak ta adlandırılan HgA1c (hemoglobin a bir c ) de önemli bir takip kriteridir.
Kan şekeri daha yüksek seyreden ancak kısmen kontrol altında hastalarda ise olan ( ilacını veya diyetini çok iyi düzenlememiş kişiler de dahil ), genelde birçok tedavi yine hekimin seçimiyle yapılabilir. Fakat diyabetin birçok komplikasyonun mevcut olduğu, zaman zaman koma tablosuyla karşılaşan hastalarda muhakkak diyabet kontrol altına alındıktan sonra tedavilere başlamak gerekir.
Diş Hekimi hastalardaki stresi azaltmak için genel olarak sabah saatlerini, özellikle kahvaltıdan ve ilaç alımından 1-2 saat sonrasına randevularını ayarlamalıdır. Ayrıca tedaviler anestezi altında ağrısız olarak planlanmaktadır. Özel olarak adrenalin içermeyen anestezik ilaçlar kullanılır, böylelikle kan şekeri de yükselmemiş olur.
Kliniklerde standart olması gereken hijyen kurallarına uymak, enfeksiyona yatkınlığı olan diyabet hastalarının korunmasına büyük katkı sağlayacaktır. Özellikle kontrol altına alınamayan kişilerde antibiyotik uygulaması önerilmektedir.
Diyabet hastalarına cerrahi işlemler planlanıyorsa (implant, diş çekimleri, apikal rezeksiyon, gömülü diş çekimi..vb) öncesinde iyi bir diş taşı temizliği yapılmalı, ağız hijyen eğitimi verilmeli, işlemler sırasında travmadan, aşırı kuvvetten kaçınılmalı, gerekli olursa b ve c vitamin desteği verilmelidir.
Sonuç olarak; iyi bir tıbbi bakım sağlanmış, diyabeti kontrol altında olan hastalarda genellikle implant ta dahil olmak üzere diş tedavileri rahatlıkla yapılabilir. Bununla birlikte diş hekimi yapacağı işlemlerin zorluk derecesine göre hastanın diyabetini takip eden doktoruyla görüşebilir, gerekirse tedavi planı değiştirilebilir.